Mecidiye'den Savaştepe'ye

Mecidiye'den Savaştepe'ye Nejdet Özer Henüz ilkokula başlamamıştım .Yaz aylarının bitimi. Okula gidecektim artık. Bizimkiler de okula başlayacak diye seviniyorlar. Tarlalarda hasadın sonları, bir an önce bitirmek istiyorlar ve bizi de her gün götürüyorlar. Karyağdı'da tarlalarımız var. İzmir asfaltına yakın.

Mecidiye'den Savaştepe'ye

Henüz ilkokula başlamamıştım .Yaz aylarının bitimi. Okula gidecektim artık. Bizimkiler de okula başlayacak diye seviniyorlar. Tarlalarda hasadın sonları, bir an önce bitirmek istiyorlar ve bizi de her gün götürüyorlar. Karyağdı'da tarlalarımız var. İzmir asfaltına yakın. O yıllarda, daha düne kadar cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Balıkesir İzmir yolu buradan geçiyor. Bizimkiler çalışırken kardeşime hadi diyorum yola çıkalım otobüslerden gazete isteyelim. Birlikte koştura, oynaya asfalta çıkıyoruz.Her otobüs geçişinde gaste, gaste diye bağırıp el kol işaretleri ile bağırıyoruz. Okumak istiyorum, çat pat harfleri bir parça okula gitmeden biliyorum zaten. Nihayet bir otobüsün camından bir kol uzanıyor gazetelerle ve savuruyor. Koşturuyorum kapmak için, arabanın rüzgarı çarpıyor yüzüme, neredeyse altına gireceğim. Hemen alıp kenara çekiliyorum. Gazetenin başında Adnan Menderes ve arkadaşlarının idam fotoğrafları var. Menderes'i daha önceki gazetelerden tanıyorum. Kardeşime, bak Menderes'i idam etmişler babama gösterelim de okusun.Tarlaya vardığımızda heyecanla baba diyorum Menderes'i asmışlar. İşi bırakıp oturuyor ve bize de üçünün de idamını gazeteden okuyor. 

Ve nihayet ilkokuldayım. 6 yaşında başlamıştım, minnacık bir çocuktum. Babam renkli bir adamdı. Karı derdi anama, bu çocuklar yamalı elbise, lastik ayakkabı giymeyecek, bizim gibi olmayacak, okutacağım onları, sakın ha derdi. Gerçekten hiç lastik ayakkabı ve yamalı bir eşya giydirmediler bize.

Köyümüz ilkokulu evimize çok yakındı. Okula başlamadan sık sık giderdim. Okula başlayınca daha da bir sever oldum. Okulun bahçesi bir park gibiydi adeta. Düşünün hele bir. Dersliğin hemen önünde taflanlar ve krizantemlerle çevrili, orta yerde ve köşelerde şekil verilmiş selvi ağaçları ve de içinde zambakların ve güllerin açtığı minyatür bir park. İçinde de küçük bir kameriye. Ayrı bir meyve bahçesi, üzüm bağı ve gül bahçesi ve okul binasının arkasında çamlığı olan bir yer.

Daha sonraları Savaştepe'ye gittiğimde okulumuzun Savaştepe öğretmen okulunun bir minyatürü gibi olduğunu düşündüm. Düşünüyorum da, o köy enstütüsünün yetiştirdiği öğretmenler bir başka imiş. Çalışkan, üretken ve de yaratıcılık, dahası bir öğretmende olması gereken tüm ögeleri üzerlerinde taşıyan insanlarmış diyorum. Tarımdan hayvancılığa, zanaat ve sanata, sosyoloji ve insan psikolojisine dair çok yönlü bir donanıma sahip olduklarını görmemek mümkün değil. Yaşama ve yaşamaya dair ne varsa denir ya Köy Enstütüsünün yetiştirdiği öğeretmenlerde görebilirsiniz bunları. Kanımca Cumhuriyet döneminin en doğru verdiği ve uygulamaya başladığı şeylerden birisi ve en önemlisi budur gibi geliyor bana. Çünkü, bir toplumu ileriye, çağdaş ve bilimsel gelişmeye açmanın, götürmenin yolu eğitim sisteminden geçmektedir. Ana direk budur. Bu direği kırar atarsanız geleceği de yerle bir edersiniz. İşte 50'lerden bugünlere bizi ve ülkemizi taşıyan gelişmeler zincirinin sonuçlarının nedenlerinden en önemlilerinden biri Köy enstütülerine vurulan darbedir. Kapitalizmin ruhuna ters düşen bir uygulamaydı .Lağv edilmesi gerekiyordu ve öyle de oldu.

Üçüncü sınıfa başladığımda köyümüze yeni bir öğretmen geldi. Uzunca boylu, gözlüklü, yüzünde gülümsemesi eksik olmayan birisi. Mehmet Ali Yıldıran. Sıcacık, sevecen bir insan. Köy enstütüsünden mezun bir öğretmen o da. Onun gelişiyle her şey daha da bir değişir oldu okulumuzda ve köyde. Okul bahçesiyle başladı sanki her şey. Bir bakıyorsun elinde bağ makası budama yapıyor, bir bakıyorsun taflan ve krizantemlere şekil veriyor, gülleri buduyor, yenilerini ekiyor, bir bakıyorsun ağaçları buduyor. Bu arada köylüler ilgi ile onu izliyor, o da onlara anlatıyor, sohbetler ediyor. Diğer yandan da dostluklar kuruyor. Sık sık kahveye gidiyor bağlarını geliştiriyor insanlarla. Ve çocuklarınızı okutun diyor. En sıkı bağı da babamla oluyor. Her şeyi paylaşır oluyorlar neredeyse. 4-5 sınıfı onda okudum. Kalıcı bilgilerin çoğu o dönemde beynime kazındı diyebilirim. Hala belleğimin temel taşı olduklarını düşünüyorum. 4.cü sınıfı bitirdiğimin yazında Yıldıran öğretmenin teşvikiyle okulu bitirenlerden bir kaç kişi öğretmen okulu sınavlarına girdiler ve bir arkadaş ilk olarak öğretmen okuluna girdi. Ve yıllar sonra bu bir ilk oldu ve de başlangıç.

1965 baharında ilkokul bitimi sınavlar için özel olarak hazırlamaya başladı bizi Yıldıran öğretmen. Sıkı,tempolu bir çalışma yürütüyordu, bizi teşvik ediyor, ailelele görüşüyor, onları motive ediyordu okumamız doğrultusunda. Sınavlara hazırlık için her gün okula gidip geliyorum. İdealimde öğretmen olmak var. Harıl harıl bir çalışmamız var. Günlerden bir gün, öğretmenimizin benden iki yaş büyük oğluyla bir öğle sonrası, neden ne ise kavga ettik, alt üst dövüştük. O an birdenbire okuldan soğudum, okuma isteğim kayboldu. Çantamı toplayıp okulu terkettim öfke ile. Eve geldiğimde babam atımızı tımar ediyordu. Ne oldu, erken geldin dedi. Ben okumayacağım dedim ve çantamı fırlattım ki, pıynar süpürgesi kıçıma dolanmaya başladı. Canımın acısına altıma işediğimi hatırlıyorum. Bir an babamın elinden kurtuluyorum ve bir daha eve gelmeyeceğimi söyleyerek kaçmaya başlıyorum. Evi terketmeyi kafaya koymuştum, bir daha dönmeyecektim. Ben önden o da arkamdan bana yetişmeye çalışıyor, bir taraftan da ikna etmek için, tamam diyor, bir daha olmayacak. İki üç kilometre koştuktan sonra en sonunda bana yetişiyor. Kucaklayıp yere oturuyor soluk soluğa. Öpüp okşuyor, özür diliyor ve bir daha olmayacak diyor. Okumanı istiyorum, iyi bir yaşamın olsun istiyorum, bir daha dövmeyeceğim diyor. Gerçekten de bu babamdan yediğim son dayak oluyor. O da bizimle birlikte çocuk yetiştirmeyi öğreniyor. Aramızdaki bağlar yeniden pekişiyor. Sevmenin en değerli şey olduğunu öğreniyoruz.

Nihayet sınavlar gelip çatıyor. Önce İmam Hatip lisesi, daha sonra da öğretmen okulu sınavlarına giriyorum. Mülakatlarına da girip sonuçlarını bekliyoruz. Önce İmam Hatiplerin sonuçları geliyor, kaydımın onbeş gün içerisinde yapılması isteniyor. O zamanlar o okulu bitirenler müftü olarak atanıyordu. Öğretmenim dahil, hele de dedem kaydımın yaptırlmasında ısrar ediyorlar, Savaştepe'nin sonucunun ne olacağından emin olamıyorlar. Babam da gidelim kaydımızı yaptıralım diyor. Beni bir türlü ikna edemiyorlar. Orada okumak istemediğimden inatla direniyorum ve öğretmen olmak istediğimde ısrar ediyorum. 

Kayıtların bitimine iki gün kala öğretmen okulu sonuçları belirleniyor ve kazandığım ortaya çıkıyor ve ben de rahatlıyorum. Mutluydum, istediğim olmuştu.

Yorum ya da sorularınız için: bilgi@bilgipesinde.com

Diğer Web Sitelerimiz